NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
قَالَ
أَبُو دَاوُد
هَذَانِ
الْحَدِيثَانِ
لَمْ
يَسْمَعْهُمَا
ابْنُ
جُرَيْجٍ
مِنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
وَبَلَغَنِي
عَنْ أَحْمَدَ
بْنِ
حَنْبَلٍ
أَنَّهُ
قَالَ
إِنَّمَا
سَمِعَهُمَا
ابْنُ
جُرَيْجٍ
مَنْ
يَاسِينَ
الزَّيَّاتِ
قَالَ
أَبُو دَاوُد
وَقَدْ
رَوَاهُمَا
الْمُغِيرَةُ
بْنُ
مُسْلِمٍ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Nasr b. Ali İsa b.
Yunus'tan O, İbn Cüreyc'ten, İbn Cüreyc de Ebu Zübeyr vasıtası ile Cabir'den,
önceki (4392.) hadisin benzerini rivayet etmişlerdir.
Ravi bu rivayette:
"Kapkaççıya da el
kesmek yoktur. (Kapkaççının eli kesilmez)" cümlesini ilave etmişlerdir.
Ebû Dâvûd der ki:
"Bu iki hadisi, İbn Cüreyc Ebu' z-Zübeyr' den gitmemiştir. Bana Ahmed b.
Hanbel'in bunları İbn Cüreyc, Yasin ez-Zeyyat'tan işitti, dediği ulaştı.
İzah:
Tirmizi, hudûd; Nesai,
katu's-sarik; İbn Mâce, hudûd, Darimi, hudûd
Bu hadisleri Muğire b.
Müslim, Ebû Zubeyf den, o da Cabir vasıtasıyla Rasûluîlah (s.a.v.) 'dan
rivayet etmiştir."
Bu üç rivayet aynı
hadisin farklı nakilleridir. Rivayetler yan yana getirildiğinde Hz. Nebi
(s.a.v.)'in, üç tür hırsızın elinin kesilmeyeceğini beyan buyurduğu
görülmektedir. Bunlar: Müntehib, hain ve muhtelis'tir. Hadisleri terceme
ederken Türkçe karşılıklarını verdiğimiz bu kelimeleri biraz açıklamak istiyoruz:
Miintehib: Bir şehirde
veya köyde bulunan bir şeyi, kahren (zorla) alan kimsedir. Buna gâsib da
denilebilir. Bu işe de intihab denir.
Hâin: Emniyeti kötüye
kullanan, hilekârlıkta bulunan kimsedir. Kişi, başkasının malını ariyet
(iğreti) veya vedîa (emanet) olarak alır, sonra da onu kaybettiğini veya
yanında vedia ya da ariyet olduğunu inkâr ederse hıyanette bulunmuş olur. Böyle
birisine de "hain" denilir.
Muhtelis: Bir malı
sahibinin elinden veya evinden, gafletinden istifade ederek alenen sür'atle
kapıp alan kişidir. Bu işe "ihtilas" denilir. Metni terceme ederken
bu kelimenin karşılığında "kap-kaççı" tabirini kullandık. Muhtelis, tarrar
(yan kesici)'a benzer aralarında ufak bir fark vardır. Tarrar (yankesici);
uyanık bir kimsenin korumak istediği bir malı gafletinden istifade ederek,
hile ile alır. Muhtelis (kapkaççı) ise bir malı sahibinin elinden veya evinden
süratle kapar.
Ulemâ, yan kesiciliği,
sirkat (hırsızlık) çeşitlerinden sayıp, el kesme cezasını uyguladıkları halde
muhtelise bu cezayı uygulamamışlardır.
Hadisten anladığımıza
göre, hain, müntehib ve muhtelis el kesme cezası verilmez. Çünkü bu fiiller
sirkat (hırsızlık) tarifinin içine girmemektedir.
Sirkat (hırsızlık):
Mükellef bir şahsın, en az el kesme nisabına varan, değeri olan ve bozulup
çürümeyen başkasına ait bir malı, korunduğu yerden gizlice alıp dışarıya
çıkarmasıdır. Bu tarif Hanefilere aittir.
Görüldüğü gibi bir
fiilin hırsızlık sayılması için bir takım şartlar vardır. Bu şartlardan ikisi
olan, malı gizlice almak ve korunduğu yerden çıkarma eylemi, bu hadiste
anlatılan şeylerde söz konusu değildir. Çünkü muhtelis ve miintehib malı
açıktan almakta, hain de malı korunduğu yerden çıkartmamaktadır. Onun için
bunlar hırsız sayılmaz, elleri kesilmez ama başka ceza verilir. Bir de bu
fiiller az gerçekleşen şeylerdir. İbnü'l Hümam, hain, müntehib ve muhtelisin
elinin kesilmeyeceği konusunda icma nakledildiğini, ama İshak b. Rahûye ve
Ahmed b. Han-bel'den hainin elinin kesileceği görüşünün rivayet edildiğini
söyler.[İbnü'I-Humam, Şerhu Fethi'l - Kadir, V, 136.]
Hainin elinin
kesileceğini söyleyen görüşün delili Aişe (r.anha)'dan rivayet edilen; Mahzum
kabilesine mensup bir kadın hakkındaki 4372 no'lu hadistir. Çünkü o hadiste
Aişe (r.anha) kadının malları ariyet olarak alıp inkâr ettiğini söylemiştir.
Cumhura göre ise,
Mahzumlu kadının elinin kesilmesine sebep hainlik yapışı değil hırsızlık
yapışıdır. Hz. Nebi (s.a.v.)'in kadının fiilini hırsızlık diye vasfetmesi buna
delildir. Hz. Aişe o kadını tanıtmak için ariyetleri inkâr ettiğini
söylemiştir.
İyas b. Muâviye'ye göre
de muhtelis hırsız sayılır ve eli kesilir.
İlk rivayette Hz. Nebi
(s.a.v.), "Başkasına ait olan, açıktaki bir malı zorla alan bizden
değildir" buyurmuştur. Bundan maksat, bizim sünnetimiz üzere tam kâmil bir
mü'min olmayışıdır. Yoksa bu işi yapanın İslam dininden çıkışı
kastedilmemiştir.
Ebû Dâvûd, metnin
sonundaki ta'likda senet zincirinde kopukluk olduğuna işaret etmiştir. Nitekim
İbn Hıbban'ın bir rivayetinde İbn Cüreyc ile Ebu'z-Zübeyr'in arasında Amr b.
Dinar vardır.
Ebu Davud'un işaret
ettiği bu inkitâ' hadisin sıhhatine zarar vermez. Çünkü bu metin, muttasıl
olarak da birçok muhaddis tarafından rivayet edilmiştir.